9 Şubat 2016 Salı

Koruyucu Aile Olmuş Bir Anne İle Söyleşi



Anne, baba olmak, aile olmak sadece kan bağıyla olabilecek bir şey olmadığını kanıtlayan bir sürü örnek yaşarız hayatta. Anne olmak her kadının iç güdüsel olarak istediği bir şeydir. Günümüzde biyolojik olarak anne olamayan bir sürü kadın var. Belki kendilerini biraz eksik biraz kırgın hissetselerde, anne olmak için başka yolları da araştırmaları gerektiğini düşünürüm hep. Bazı kadınlar ise biyolojik anne olsalarda daha fazla çocuğa gönüllerini, kucaklarını, sevgilerini açacak kadar yüreklilerdir. Onlar için annelikleri sadece kendi çocuğunu doğurmakla bitmez. Daha çok çocuğa anne olmak isterler. İşte ben de Aslı Hanım'ın da böyle bir anne olduğunu düşünüyorum. Kalabalık bir aile olma hayalini gerçeğe dönüştüren, kocaman yürekli muhteşem bir anne. Koruyucu aile olmak günümüzde bir sürü aile tarafından gerçekleşse de, hala bilmediğimiz çok şey olabilir diye düşündüm. Aslı Hanım ile ikizlerinin üzerine, bir minik oğlana ailelerini, kalplerini nasıl açtıklarını, nasıl bir minik kalbi aile sevgisiyle doldurmak için adım attıklarını konuştum. 

1. Kısaca sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Kırklarının ortasına erişmiş bir anneyim. Mimarlık yapıyorum. Evliyim ve İstanbul’da yaşıyoruz. Oldukça yoğun bir işim, hareketli bir çocuklu hayatım var. İkizlerimiz 2005 yılında dünyaya geldi. O günden beri anneliğin tadını çıkarmaya çalışıyorum. Kendime ait özel zamanım hiç olmasa da; yazmaya, çizmeye, fotoğraf çekmeye meraklıyım. 2010’dan beri blogumda çocuklu yaşamın güncesini tutmaya gayret ediyorum.

2. Sizin biri kız biri erkek iki çocuğunuz var. Peki “koruyucu aile” olmaya nasıl karar verdiniz?

İkiz çocuklarımız bir kız ve bir erkek. 10,5 yaşına geldiler. Küçüklüklerinden beri ailemizi genişletmek fikrine hep sıcak baktık eşimle. Ancak şartlar, hayatın gidişatı, şanssızlıklar vs diyelim, bu genişlemeyi beceremedik yıllarca. Bundan 1.5 yıl önce neden böyle bir yolu denemiyoruz; neden ailemizi başka bir şekilde büyütmüyoruz ki, diye ilk soruyu ben sordum eşime. O günden sonra bu yönde okumaya, araştırmaya başladık.

3. Koruyucu aile olma sürecinde neler yaşanıyor, nasıl prosedürler işleniyor?

Süreç aslında çok zor değil. Bence bir kere karar verdikten sonra esas zorluk ailenizi buna hazırlamak. Hele de ailede çocuklar varsa. Herkesin aynı çizgiye gelmesi, bu kararı içtenlikle kabul edebilmesi zaman alıyor. O zamanı muhakkak bireylere tanımak gerekli. Bürokratik açıdan ise, başvuruyu Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’ne yapıyorsunuz. Sizinle ofiste yüz yüze görüşüyorlar ve tamamlamanız gereken evrakları veriyorlar. Evraklar hem sağlık, psikolojik durum gibi konuları içermekte, hem de bu kararı almamızın sebeplerini de sorgulamakta. Açıkçası hepsinin gerekli ve yerinde olduğunu düşünüyorum. Bu evrakları bir ay içinde toplayıp başvurunuzu yaptıktan sonra uzmanlar evinizde ziyarete geliyor, sizinle ve diğer aile bireyleri ile tek tek konuşuyor. Sizi cinsiyet, yaş aralığı vs gibi konularda yönlendiriyor. Çocuklarımız o dönemde dokuz yaşında olduğu için uzmanımız onlarla da sohbet etti. Olumlu yönde karar çıkmasının ardından minik oğlumuzu bekleme sürecine girdik. Tümüne baktığınızda, başvurumuzdan oğlumuza kavuşana dek 7 ay geçti.

4. Çocuklarınıza bu kararınızı açıkladığınızda ne dediler ve minik oğlunuzu eve getirdiğinizde nasıl tepki verdiler?

Çocuklara bu kararımızı açıklarken onların karakterlerine uygun yönde hareket etmeye çalıştık. İkiz kardeş oldukları için hayatları boyunca hep paylaşmayı bildiler. Ancak abi abla olma duygusu ikisi için de yepyeni idi. Kızımız ilk konuşmada kararını vermişti, hiç tereddüt etmedi. Zaten çok kanat geren bir yapısı olduğu için ‘evet abla olmak çok güzel olur’ dedi. Oğlumuz ise sorgulayıcı bir karakterdir. Pratikte yaşayabileceğimiz tüm olası sorunları önümüze yatırdı. Hatta sosyal hizmetler uzmanından önce onun sorgulamasından geçtik diyebilirim. En büyük endişesi çok çalışan bir anne olmam nedeniyle üç çocuğa birden zaman ayırıp ayıramayacağım idi. Ya da ekonomik olarak bunun altından kalkabilecek miyiz, bunu sordu. Ben de ona bu soruların anne ve babanın düşünmesi gereken şeyler olduğunu; ondan beklentimin duygusal olarak hissettirdikleri olduğunu söyledim. Sen bir abi olmak ister misin, küçük bir kardeşle yaşamaya hazır mısın, bunu düşün dedim. Kendine zaman tanı ve sonra bize görüşünü anlatırsın dedim. Bir on gün sonra geldi ve düşündüm de abi olmak güzel olacak, yapalım dedi. Detaylarına çok girmedik, zaten ilk kararı almanın ardından yapılması gerekenler, görüşmeler derken sürece alışmaları için önlerinde zaman olacaktı.

5. Evlat edinme ve koruyucu aile olmak arasında ne farklar var?

En temel fark, koruyucu ailesi olduğunuz yavrunun nüfusu sizin üzerinizde olamıyor. Belli bir sebepten ötürü devlet koruması altında oluyor her biri ve bu sebep ortadan kalkmadığı sürece sizinle birlikte yaşamaya devam ediyor. Her türlü eğitim, gelişim, bakım konularından siz koruyucu ailesi olarak sorumlusunuz. Devlet de bu anlamda yasalar çerçevesinde size destek oluyor. İlgili kurum düzenli aralıklarla yavruyu aile ortamı içinde ziyaret ediyor, ve gelişmelerini takip ediyor. Biz sadece sevgimizi ve yuvamızı bir başka cana daha açmak istedik. Biyolojik çocuklarımız olması nedeniyle evlat edinmemizin kolay olmayacağını düşündük. Aslında, sevginin en büyük bağ olduğuna inanıyoruz. O nedenle ‘acaba ileride ne olur, ayrılmamız gerekir mi?’ endişesini beynimizin gerisinde bir yerlere attık ve yola çıktık. Koruyucu aileliğin çok önemli ve gerekli olduğunu süreç içinde daha iyi anladım. Çünkü devlet koruması altında her bir çocuğun bir aile ile büyümeye hakkı ve ihtiyacı var. Bu bir çocuğun en temel ihtiyacı. Anne ve baba ile bir arada yaşamak, eğer varsa kardeşler ile büyümek, hayata bu şekilde hazırlanmak her çocuğun hakkı. Eğer herhangi bir nedenle, bunu biyolojik ailesi ile yapamamışsa neden kalbiyolojik bir ailede yapmasın? O neden biz olmayalım?

6. Koruyucu aile olduğunuz çocuğun okumasında devletin bir katkısı olduğunu biliyorum. Doğru mudur?

Devlet koruma kapsamına aldığı çocuklardan elini çekmiyor. Yasada özel okullardaki Milli Eğitim Bakanlığı bursu kontenjanından yararlanma hakları söz konusu. Bu aşamaya gelince okul yönetimleri ile görüşmek gerekiyor. Pratikte çok kolay olmasa da, gerçekleştiriliyor.

7. Minik oğlunuz size ve kardeşlerine çabuk alıştı mı? Sizin ona alışma süreciniz nasıl oldu?

Oğlumuz yaklaşık bir yıl önce Aralık sonu gibi aramıza katıldı. Onunla ilk tanışmamızın ardından anne ile bir bağlanma süreci geçiriyor. Anne olarak her gün kurumda ziyaret edip baş başa zaman geçiriyorsunuz. Anneye güven duyması ilk adım. Bunu sağladıktan sonra ailenin diğer bireyleri ile tanıştırdık. Ve birkaç gün içinde de evinde yeni hayatına adım attı. O zaman iki buçuk yaşında idi. Uyum kabiliyeti yüksek bir oğlan. Bu nedenle evine çabuk adapte oldu. Abi ve ablası da ona destek olmaya çalıştılar. Ancak bu alışma süresi inişli çıkışlı. Küçük oğlumuz henüz duygularını nasıl ifade edeceğini tam bilmiyordu ve bir anda yepyeni bir hayatın içine girmek onun için de zor oldu. Sabırla, sakinlikle yaklaşmaktan başka seçenek yok elbette. Belki de, bu alışma süreci ona oranla bizim için daha zor oldu. Çünkü bir günde yeniden anne baba olduk, çocuklarımız abi abla oldular. İkizler için anne ve babalarını üçüncü bir çocuk ile, hem de ilgiye çok ihtiyaç duyan bir çocuk ile paylaşmak hiç kolay değildi. Hala da değil. Ama öğreniyoruz. Bizim için de öyle… Bir günde yeniden küçük bir çocuk sahibi olmak; bir anda yeniden bezlere, oyun hamurlarına, pusetlere, uykuya yatırmalara geri dönmek; tutturmalar, ağlamalar ve sonsuz enerji ile başa çıkmak. Tüm aile için yepyeni bir eşikti. Fakat, sabırla ve sevgiyle herşeyin önü açılıyor. Bir yılın sonunda görüyorum ki biz artık beş kişilik büyük bir aileyiz. Kan bağımız olmayabilir, ve bu hiç önemli değil çünkü güçlü bir kalp bağımız var. Dileğimiz bu bağın bir ömürlük olması.

Aslı Hanım'ın blogu: www.cocuklarbuyurken.com

3 yorum:

  1. Çok teşekkür ederim ayrıca sitemi ziyaret etmeyi unutmayın https://islamguzelahlaktir.blogspot.com/

    YanıtlaSil