Anne olunca
özellikle daha fazla çocuğunla ilgili kitaplar okumaya, daha fazla araştırmaya
başlıyorsun. Ben de Ada doğduktan sonra onun yaşına ve benim endişelerime özel
kitaplar okumaya başladım. Ne kadar okusak
da esasında çocuklarımız kendi kitaplarını bize kendileri yazdırıyorlar. En
güzel yanı ise kitapları okuduğunuzda veya araştırma yaptığınızda sizin
endişelerinizin size özel olmadığını veya yalnız olmadığınızı anlıyorsunuz.
Ada 18 aylık olduğu
zaman 2 yaş dönemi sıkıntıları yavaş yavaş kendini göstermeye başlamıştı. Büyük
bir ihtimalle benim o dönemde işe başlamam da bu dönemi daha yoğun yaşamasına
sebep oldu. Ve 19. aya gelince bir gün sanki düğmesine basılmış gibi olaylara
verdiği tepkiler artmaya başladı. Giyinmek ve soyunmak istememeye, banyo yapmak istememeye ama banyoya girince
de çıkmak bilmemeye başladı. Kendi kendine oyuncaklarıyla güzel güzel oynayan
kızım, bir anda kızan ve onları fırlatan bir hale dönüştü. Numaradan da
ağlamıyor bayağı gözyaşıyla iç çeke çeke ağlıyor. O zaman daha önce bloğumda
röportaj da yaptığım Yeşim Hanım ile iletişime geçtim. O da ağlamaya başladığı
zaman yanında durmamı ama ağlamasına izin vermemi söyledi. Bu arada Tuğçe
Acarsöz Oğuz’un “Çocuğunuzu Anlamak” kitabını okumaya başlamıştım. Kitapta da
bu dönemde çocukların inatlaşmasının sebebi beyni ile bedenin aynı anda
büyümemesi olarak gösteriliyor. Yani miniklerimizin beyni; çiçeklerin olduğu
vazoyu taşıyıp annesi gibi sehpanın üzerine koyabilecek gibi gelişmiş
hissederken, bedeni tabii ki o kadar ağırlığı ve dikkatli tutmayı yapamıyor. O
zaman da sinirleniyorlar. “Ben bunu yapabilirim neden yapamadım” diye esasında
kendisine kızıyor. Sonra da hislerini anlatacak kelimeleri daha kullanamadığı
için, en güzel hayal kırıklığını gösterme şekli olarak ağlamaya başlıyorlar.
Kitapta Tuğçe Hanım 2 yaş dönemi için “Erken ergenlik” diye bahsediyor ki ben
buna çok güldümJ
Bu dönem özellikle
anne için bir sabır sınavı. Ağlamasına kıyamıyorsunuz ama elinizden de bir şey
gelmiyor. Esasında büyüyor ve hislerini bu yaşlarda çok da kelimelere
dökemediği için endişeli. Ben kızımla inatlaşmamayı seçtim. Giyinmek
istemiyorsa gidip dolabı açıp “Sen seç hangisini giyelim” diye maksimum 2
kıyafet gösteriyorum ve kendi seçtiği için hemen giyiyor. Veya banyo yapacağı
zaman inanılmaz tepkiler verdiğinde “Gel Mickey’yi suda yıkayalım” deyip ikna
edebiliyorum. Ama banyodan çıkınca kıyamet koptuğu için maalesef ıslak ıslak
kucağıma alıp odaya gitmek zorunda kalıyorum. Kızım uyuduğunda ise kafam davul gibi
ve ağlamasından içim paramparça olarak dinlenmeye çalışıyorum. Zor bir dönem
belli ki ama en azından Yeşim Hanım’dan ve Tuğçe Acarsöz Oğuz’un okuduğum
kitabından öğrendiğim kadarıyla, bu dönem sendrom değil büyüme atağı dönemi. O
büyüyor ve ben de anne olarak onun elini tutup,
yanında duruyorum. Zaten anne olarak bundan sonra kaç yaşında olursa
olsun her döneminde öyle yapmayacak mıyız?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder