12 Ağustos 2014 Salı

Konuk Yazar: Bir Prematüre Bebek Annesi; Eda Barım

Anneliğin ilk günleri herkesin bildiği gibi son derece zor ve hassas bir dönem. Hele ki prematüre bir meleğin annesi olmanın güçlüklerini bilmiyorum hangi kelimeler anlatabilir… Ne yazık ki hiç beklemediğim kadar erken bir zamanda, hiç beklemediğim kadar küçük bir bebeği doğurmak zorunda kaldım ve bu güçlüklerle bizzat tanıştım. Benim için fiziksel, ruhsal, psikolojik anlamda çok ağır bir süreç böylece başlamış oldu. Şaşırdım, afalladım, “anne” olduğuma inanamadım. Hemen arkasından hiç durmayan gözyaşları geldi. Sadece dua ettiğim ve ağladığım günler… Doktorlar 24 saatin, ilk 3 günün, bir haftanın çok kritik olduğunu söylediklerinde, satır arasında belirtilen aslında onu her an kaybedebileceğim gerçeği idi.

Ama ne oldu biliyor musunuz? Bir mucize oldu. Bebeğim hayata tutundu. Her geçen gün çok ama çok yavaşça, kaplumbağa hızında ilerledi. Evet yoğun bakımdakilerin en miniğiydi, evet en zor büyüyeniydi ama büyüyordu işte kızım. Sonradan öğrendim ki bir prematüre bebeğin anneliği esas hastaneden çıktıktan sonra başlıyormuş. Çünkü olay sadece ona kilo aldırmak değil, annesinin karnında eksik geçirdiği günleri ona dışarıda yaşatabilmeye çalışmak, her türlü olasılığa ve sıkıntıya hazır olmakmış.

Her prematüre bebeğin hikayesi birbirinden farklıdır. Erken doğum nedeni, doğum kilosu, hikayesi vs. Ama hepsinde aynı olan şeyler de yok değil. Anne sıcaklığı ve tensel temasın müthiş iyileştirici etkisi gibi… Ya da emzirmede yaşanan sıkıntılar gibi… Benim bebeğim doğduğunda maalesef bırakın biberonu, ağzından hortum yardımıyla ancak beslenebiliyordu. Bu nedenle biberona geçmek büyük bir adım demekti. Ama iş emzirmeye gelince işte bu konu büyük bir sorun oldu. Ne yazık ki tatlı kızım biberon emmeye o kadar alıştı ki memeyi hiç bir zaman kabul etmedi. Hiç emzirememeyi bir kenara koyuyorum, gelen sütü her seferinde 3 saatte bir düzenli aralıklarla sağmak, sonra tüm kap kacakları yıkayıp, sterilize etmek, süt ve kilo aldırıcı mamalarla kimya ödevini andıran karışımlar yapıp onu beslemek… İşte normal bir anne göğsünü açıp kapatırken, benim her öğünde yaşadığım süreç buydu.

Bir de yetmezmiş gibi minik kuzum biberon içerken sık sık boğazına kaçırırdı ve tabi ben de aklımı kaçırırdım her seferinde. Ters döndürüp boğulmasın diye sırtına vurduğum anların sayısını yazsaydım, sanırım astronomik bir rakam elde ederdim. Üstüne sonra kusma mevzusu eklendi. Her bebek kusar, bizimki ise karşı duvara fışkırtıp, tüm evi ve tabi bendenizi sütle boyuyordu. Sonradan öğrendik ki bunun bir adı varmış “reflü” diye. Besleme faslı 1 yemek, 2 kusmak şeklinde mehter marşına döndü. Kilo aldırmaya azmettikçe o kusmaya daha çok meyillendi. Belki biraz ben sebep oldum yedirmeye çalıştıkça bilmiyorum.

Hiç unutamadığım kıyafet konusu var ayrıca. Aldığım cicili bicili kıyafetler bebeğimin yanında devasa fil kıyafetleri gibi kaldığından, özel prematüre giysilerinden satın almam gerekti. Ama nereden? Çünkü nereye sorsanız bedenler sıfır aylıktan başlıyor. Erken doğan bebeklerin suçu yok, ülkemiz bu konuda az kaynaklara sahip. Sağ olsun çevrem, arkadaşlarım yardımcı oldu da birkaç prematüre tuluma kavuşabildik.

Tüm bunların toplamında ben ne lohusalık krizleri yaşadım, ne gözüm başka bir şey gördü. Tüm gücümü, benliğimi o kadar ona adamıştım ki kendimle ilgilenemedim. İyi yanı o meşhur lohusa depresyonlarından yaşamadım, kötü yanı yaşadığım onca stres uzun vadede duygularım, sağlığım üzerinde etkisini gösterdi. Hayatta her şeyi anı anına yaşamak lazımmış.

Şimdi ne mi hissediyorum? İki çocuk büyütmüş kadar yorgunum. Hiç emziremedim, boğulma krizleri ve başka sağlık sorunlarıyla uğraştım, gelişimi ile ilgili her aşamada ekstra uğraştım, iki kat, üç kat yoruldum. O günleri hatırladığımda gözlerim yaşarmadan duramıyorum. Ama şimdi hissettiğim şey sadece ve kocaman bir MUTLULUK o kadar! Kızım 3 yaşını Mayıs ayında bitirdi. Anne ilgisi ve sevgisinin üzerinden gelemeyeceği mucize yok! İyi ki hayatımda ve iyi ki onun annesiyim J

Prematüre bebekle ve süreçle ilgili sorularınız için bana ulaşabilirsiniz;







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder