Çocuk sahibi olmaya karar vermek eşim ve benim
için çok zor bir süreçti. Erteledikçe ertelediğin, sorumluluk almaya korktuğun,
ama eninde sonunda olacaksa olsun artık dediğin, çok da ileriye atmanın pek
mantıklı olmadığını kendine hatırlattığın günler, aylar süren bir süreç...
Meğer asıl zor olan hamilelik ve sonrasıymış, nereden bilebilirdim ki?! Bu zor kararı aldıktan sonra, 27 Nisan 2013’de eşimin çalıştığı Yeditepe
Üniversitesi Hastanesine kan vermeye gittik. Aslında çocuk sahibi olmanın bizi
ne kadar mutlu edeceğini orada iyice anladık. Ortamda tarifsiz bir heyecan
vardı. Çalışanlar aralarında güzel haberi ilk kim söylesin kavgası
yapıyorlardı. Sonunda güzel haberi aldık, hamileydim!.. Mutluluktan eşimle
birbirimize sarılıp ağladık.
Testteki BHCG değerlerim biraz yüksek çıkınca
ikiz olabileceğini düşündük, 2 hafta sonraki doktor muayenesinde iki kese
tespit edilince de tahminlerimizin doğru olduğunu gördük. Bu bizde, tahmin
etmemize rağmen ufak bir şok yaratmadı desem yalan olur. Hemen dışarı çıkıp bir
tane sigara yakmak istedimmm!!! Herkesin çoktan bırakmalısınlarını,
içmemelisinlerini gözardı etmiştim ama bir yandan da içmemeliyim artık diyordum
kendime, hatta o an bırakmalıydım, ama nasıl?? “Off allahım, inşallah annem
gibi hamileliğimde midem bulanır da sigaradan nefret ederim” diye dua ederken
buluyordum kendimi!!Sonuç; yaşasın bulantılarım başlamıştı!! Ama bu kadarını da
tahmin etmemiştim, benim düşündüğüm masum birkaç hafta süren mide
bulantısıydı:( Ela ve Can doğduktan
sonra bile devam eden, beni, 3 ay evden çıkamadığım, haftada bir bari 1 saat
rahat edeyim deyip seruma bağlandığım dönem başlamıştı.. “Bütün ikiz
bekleyenler böyle miydi acaba? Tek çocuk olsa bunları yine de yaşar mıydım?”
bilmiyorum. Çevremde hiç ikiz hamilelik geçiren birisi yoktu ve açıkçası biraz
panikledim. Bir tanesi bile zorken ben nasıl ikisini taşıyacaktım, bebeklerim
sağlıklı olacaklar mıydı, ikisi de eşit beslenebilecekler miydi, ya yer dar
gelirse?:) Nasıl sığacaklardı?! Bu kadar midem bulanırken, yemek yiyemezken
ikisini nasıl besleyecektim?! Ya erken doğarlarsa?!... Offff daha neler.... Bir
de hamileliğin verdiği duygusallıkla bu sorular daha da ağır geliyordu. Bu
sorularım hiç cevaplanmayacak ve her şey çok kötü olacak psikolojisine
girmiştim daha 2 aylık hamileyken bile!
Bu süreçte bir gece televizyon izlerken birden
kanamam oldu. Hayatımın en kötü gecelerinden birisiydi, hastaneye nasıl gittik
hala hatırlamıyorum. 2 gece hastanede kalmak zorunda kaldım ama çok şükür ikisi
de iyiydi ve kanama durmuştu. O berbat mide bulantılarımın ve kusmalarımın
üzerine de doktorum kanama riski devam ettiği için 1 ay tuvalet dışında
yataktan kalkmamam gerektiğini
söyleyince yıkıldım!!! Hayalimdeki hamilelik bu değildi ki......:( Evim kokuyordu, kıyafet dolabım kokuyordu,
mutfak kokuyordu, odamız kokuyordu, aslında bana öyle geliyordu tabii biliyorum
ama evde duramıyordum, eve her girdiğimde kusmalarım artıyordu ve sonunda
anneme taşındım. Çocuklar doğana kadar canım annem bana bir çocuk gibi baktı,
doğumdan sonra da hem bana hem torunlarına bakmaya devam ediyor, en büyük
desteğim oldu, onun hakkını hayatım boyunca ödeyemem. Herkesin kabul
edemeyeceği, çok zor geçen bir dönemi
kabullendiği ve hep benim yanımda olup desteğini hiç esirgemeyen sevgili eşim
Deniz’imin de hakkını ödeyemem.
32 hafta süren hamileliğimde sadece denize
girmeye aşerdiğim için doktorumun izniyle 2 haftalık tatil yapabildim. 4 aylık
hamile olmama rağmen herkes doğum yakın galiba diyorlardı, nasıl bir karnım
olduğumu siz düşünün artık :) O dönemde bebeklerin cinsiyetleri hakkında
heyecanımız başladı, arada yapılan 2'li testte birazcık belli olmuştu ve doktor
ikisinin de kız olabileceğini söylemişti. Hayatım boyunca hep erkek çocuk
sahibi olmayı isteyen ben birazcık üzülmüştüm ama yine de çok şükür
bebeklerimin sağlıkları iyiydi. Fakat yine de “önemli değil, hiç üzülmedim”
yalanını söyleyemeyeceğim. Sonrasında cinsiyetlerini kesin öğrenebileceğimiz
kontrol vakti gelmişti. Kontrole eşim, kardeşim ve bir arkadaşımla beraber gittik ve doktorum bir kız ve bir
erkek çocuğun olacak dediğindeki hissettiğim mutluluk onları ilk gördüğümde
hissettiğim mutlulukla aynıydı.
Bundan sonra
isim arayışı, odalarının dekorasyonu, kıyafetleri vs. dönemi başladı. Bu dönem daha rahattım,
bulantılarım azalmış, kusmalarım bitmişti. Fazla olmamakla beraber hareket
edebiliyor, yürüyor ve alışveriş yapabiliyordum. Her şey çok güzeldi, bir anda
iki tane çocuğum olacaktı! Düşünsenize
ikinciyi yapma telaşım olmayacaktı, aynı süreci bir kez daha yaşamayacaktım.
Ama başka problemler başlamıştı, kalsiyum,
magnezyum eksikliğinden geceleri belimden başlayan bacağıma inen dayanılmayacak
kramplar yaşıyordum. Doktorumun tavsiyesiyle magnezyum ilacıyla beraber her
gece yatarken muzlu süt içmeye başladım ve bunlar ağrılı kramplarımı kesti. Bu
sefer Ela ve Can büyüdükçe baskı yapmaya,
baskı yaptıkça da hemeroid problemi ortaya cıkmaya başladı. Bir süre
sonra kullandığım kremler ve yediklerim sayesinde bu sorunu da azaltmayı
başardık.
Her hafta kontrole gidiyorduk, hatta bazen
haftada iki kere. Ne yapayım merak ediyordum, nasıllar, büyüyorlar mı, kiloları
nasıl? Herkes tek çocuğu düşünürken ben ikisini birden merak ediyordum. Bir
hafta diğeri daha az gram alırsa panik oluyordum. Evet kabul ediyorum zor
zamanlardı ve belki bunları okuyan insanlar “off neler yaşayacağız, bu kadar mı kötü?” diyeceklerdir ama bu
yazdıklarım başınıza gelebilecek olan şeyler. Benim yaşadığım sıkıntıları belki
de siz yaşamayacaksınız, işte o zaman çok şanslısınız demektir, o zaman bunları
okuyup “ohhh daha kötüleri varmış diyebilirsiniz fena mı? :)
30. haftadaki doktor kontrolümüzde artık yavaş
yavaş doğum zamanı ve şekli hakkında konuşmaya başlamıştık. Ne olur ne olmaz
diye, erken doğum riskine karşı bebeklerin ciğerlerinin gelişmesi için iğne
oldum. en baştan beri ne kadar çok istesem de, ikiz hamilelikte normal doğumun
çok riskli olduğunu biliyordum, onun için tercihimi epidural sezeryandan
kullanmak istediğimi söyledim doktoruma. Çocuklarımı doğdukları anda görmek
istiyordum.
Son 2 hafta kala artık geceleri uyuyamıyordum,
bütün rahatsızlıklarım artık son aşamadaydı, iki adım atınca yoruluyor,
belimde, sırtımda dayanılmayacak ağrılarım oluyordu, bir taraftan da Ela ve
Can'ın sığmaya çalışmaları beni oldukça zorlamaya başlamıştı. 32+3 de yani 11.11.2013 tarihinde sabah saat
10:00 da tekrar NST'ye bağlanacak çocukların durumuna bakacaktık ki o da ne?!!
Doğum sancıları yaşıyormuşum ama hiç farkında değilim. Her zaman ağrı eşiğimin
çok yüksek olduğunu biliyordum ama doğum sancısını anlamayacak kadar yüksek
olduğunu da bilmiyordum. Sonrasında yapılan kontrolde Can bey doğum kanalına
girmiş bile..Yani artık aramıza katılmalarının zamanı gelmişti, ama bir dakika
ya ben hazır mıydım kimse bana sormadı :) Tamam önceden epidural dedim ama ya
bir şey olursa internetten bir dolu kötü yazı okudum ya başıma gelirse ?
Annemi, babamı, kardeşlerimi, en sevdiklerimi aramam gerekiyor, çantam da hazır
değil ki, ya oda süsleri!!! daha 3 aylık hamileyken hastanede bir hamile kadın
vardı sedyede , yüzünde çok güzel ve anlamlı bir gülümseme ,halinden memnun
doğuma, çocuğuna kavuşmaya gidiyordu. Eğer çocuklarım sağlıklıysa ve
doğmalarında sakınca yoksa gün ve saat sayıp elimi kolumu sallaya sallaya
doğuma gitmek yerine böylesini istiyordum,
normali bana göre değildi zaten tanıyanlar bilir..:) o kadar çok içten
istemişim ki şimdi ise yaşama zamanıydı
:) öğleden sonra saat 15:00 de alınmalarına karar verdik.
Kısa sürede herkes toplanmış odada, zamanın
gelmesini bekliyorduk. Doktorumuz haftalarını tamamlamak adına kuvöze
girebileceklerini söylemişti, hazırlıklıydık. Doğumhaneye indik. Heyecan, korku ve garip
duygular yaşıyordum. Epidural için hazırlıklar başladı. İtiraf ediyorum
korkuyordum... Ama eşimin de hastanede çalışmasının verdiği avantajla herkesi
tanıdığım için bir taraftan da çok rahattım. Doktorumun da aramıza katılmasıyla
doğum süreci başlamıştı..Biz kardeşimle konuşup, gülüşürken birden bir ağlama
sesi duyduk. Doktorumuz Can'ı gösterdiğinde bu sefer ağlama sırası bizdeydi. 1
dakika sonra da Ela geldi dünyamıza, ikisi de aynı kiloda, 1.980 gr. doğdular.
Burada da terazi burcumun özelliği olan adaletimi göstermiş, bebeklerimi gramı gramına aynı kiloda doğurmuştum:) Can
gayet iyiydi ama Ela’nın küçük bir solunum problemi vardı. Can'ımız 12 gün,
Ela'mız 15 gün kuvözde kaldılar ama binlerce kez şükür sağlıklılardı.
Bu yazımı okuyanlara yaşadıklarım korkunç
gelebilir, ama inanın yaşadığım her kötü an'a değecek, hatta yine olsa hiç
düşünmeden yaşarım dedirten bir duygu yaşıyorum. Ne mutlu bana ki Ela'm ve
Can'ım var artık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder