22 Ocak 2015 Perşembe

Konuk Yazar: Sezin Koçer Özkan'dan İkizlere Hamilelik Süreci


Çocuk sahibi olmaya karar vermek eşim ve benim için çok zor bir süreçti. Erteledikçe ertelediğin, sorumluluk almaya korktuğun, ama eninde sonunda olacaksa olsun artık dediğin, çok da ileriye atmanın pek mantıklı olmadığını kendine hatırlattığın günler, aylar süren bir süreç... Meğer asıl zor olan hamilelik ve sonrasıymış, nereden bilebilirdim ki?! Bu zor kararı aldıktan sonra,  27 Nisan 2013’de eşimin çalıştığı Yeditepe Üniversitesi Hastanesine kan vermeye gittik. Aslında çocuk sahibi olmanın bizi ne kadar mutlu edeceğini orada iyice anladık. Ortamda tarifsiz bir heyecan vardı. Çalışanlar aralarında güzel haberi ilk kim söylesin kavgası yapıyorlardı. Sonunda güzel haberi aldık, hamileydim!.. Mutluluktan eşimle birbirimize sarılıp ağladık.

Testteki BHCG değerlerim biraz yüksek çıkınca ikiz olabileceğini düşündük, 2 hafta sonraki doktor muayenesinde iki kese tespit edilince de tahminlerimizin doğru olduğunu gördük. Bu bizde, tahmin etmemize rağmen ufak bir şok yaratmadı desem yalan olur. Hemen dışarı çıkıp bir tane sigara yakmak istedimmm!!! Herkesin çoktan bırakmalısınlarını, içmemelisinlerini gözardı etmiştim ama bir yandan da içmemeliyim artık diyordum kendime, hatta o an bırakmalıydım, ama nasıl?? “Off allahım, inşallah annem gibi hamileliğimde midem bulanır da sigaradan nefret ederim” diye dua ederken buluyordum kendimi!!Sonuç; yaşasın bulantılarım başlamıştı!! Ama bu kadarını da tahmin etmemiştim, benim düşündüğüm masum birkaç hafta süren mide bulantısıydı:(  Ela ve Can doğduktan sonra bile devam eden, beni, 3 ay evden çıkamadığım, haftada bir bari 1 saat rahat edeyim deyip seruma bağlandığım dönem başlamıştı.. “Bütün ikiz bekleyenler böyle miydi acaba? Tek çocuk olsa bunları yine de yaşar mıydım?” bilmiyorum. Çevremde hiç ikiz hamilelik geçiren birisi yoktu ve açıkçası biraz panikledim. Bir tanesi bile zorken ben nasıl ikisini taşıyacaktım, bebeklerim sağlıklı olacaklar mıydı, ikisi de eşit beslenebilecekler miydi, ya yer dar gelirse?:) Nasıl sığacaklardı?! Bu kadar midem bulanırken, yemek yiyemezken ikisini nasıl besleyecektim?! Ya erken doğarlarsa?!... Offff daha neler.... Bir de hamileliğin verdiği duygusallıkla bu sorular daha da ağır geliyordu. Bu sorularım hiç cevaplanmayacak ve her şey çok kötü olacak psikolojisine girmiştim daha 2 aylık hamileyken bile!

Bu süreçte bir gece televizyon izlerken birden kanamam oldu. Hayatımın en kötü gecelerinden birisiydi, hastaneye nasıl gittik hala hatırlamıyorum. 2 gece hastanede kalmak zorunda kaldım ama çok şükür ikisi de iyiydi ve kanama durmuştu. O berbat mide bulantılarımın ve kusmalarımın üzerine de doktorum kanama riski devam ettiği için 1 ay tuvalet dışında yataktan kalkmamam gerektiğini  söyleyince yıkıldım!!! Hayalimdeki hamilelik bu değildi ki......:( Evim kokuyordu, kıyafet dolabım kokuyordu, mutfak kokuyordu, odamız kokuyordu, aslında bana öyle geliyordu tabii biliyorum ama evde duramıyordum, eve her girdiğimde kusmalarım artıyordu ve sonunda anneme taşındım. Çocuklar doğana kadar canım annem bana bir çocuk gibi baktı, doğumdan sonra da hem bana hem torunlarına bakmaya devam ediyor, en büyük desteğim oldu, onun hakkını hayatım boyunca ödeyemem. Herkesin kabul edemeyeceği, çok zor geçen  bir dönemi kabullendiği ve hep benim yanımda olup desteğini hiç esirgemeyen sevgili eşim Deniz’imin de hakkını ödeyemem.

32 hafta süren hamileliğimde sadece denize girmeye aşerdiğim için doktorumun izniyle 2 haftalık tatil yapabildim. 4 aylık hamile olmama rağmen herkes doğum yakın galiba diyorlardı, nasıl bir karnım olduğumu siz düşünün artık :) O dönemde bebeklerin cinsiyetleri hakkında heyecanımız başladı, arada yapılan 2'li testte birazcık belli olmuştu ve doktor ikisinin de kız olabileceğini söylemişti. Hayatım boyunca hep erkek çocuk sahibi olmayı isteyen ben birazcık üzülmüştüm ama yine de çok şükür bebeklerimin sağlıkları iyiydi. Fakat yine de “önemli değil, hiç üzülmedim” yalanını söyleyemeyeceğim. Sonrasında cinsiyetlerini kesin öğrenebileceğimiz kontrol vakti gelmişti. Kontrole eşim, kardeşim ve bir arkadaşımla  beraber gittik ve doktorum bir kız ve bir erkek çocuğun olacak dediğindeki hissettiğim mutluluk onları ilk gördüğümde hissettiğim mutlulukla aynıydı.

Bundan sonra  isim arayışı, odalarının dekorasyonu, kıyafetleri  vs. dönemi başladı. Bu dönem daha rahattım, bulantılarım azalmış, kusmalarım bitmişti. Fazla olmamakla beraber hareket edebiliyor, yürüyor ve alışveriş yapabiliyordum. Her şey çok güzeldi, bir anda iki tane  çocuğum olacaktı! Düşünsenize ikinciyi yapma telaşım olmayacaktı, aynı süreci bir kez daha yaşamayacaktım.
Ama başka problemler başlamıştı, kalsiyum, magnezyum eksikliğinden geceleri belimden başlayan bacağıma inen dayanılmayacak kramplar yaşıyordum. Doktorumun tavsiyesiyle magnezyum ilacıyla beraber her gece yatarken muzlu süt içmeye başladım ve bunlar ağrılı kramplarımı kesti. Bu sefer Ela ve Can büyüdükçe baskı yapmaya,  baskı yaptıkça da hemeroid problemi ortaya cıkmaya başladı. Bir süre sonra kullandığım kremler ve yediklerim sayesinde bu sorunu da azaltmayı başardık.

Her hafta kontrole gidiyorduk, hatta bazen haftada iki kere. Ne yapayım merak ediyordum, nasıllar, büyüyorlar mı, kiloları nasıl? Herkes tek çocuğu düşünürken ben ikisini birden merak ediyordum. Bir hafta diğeri daha az gram alırsa panik oluyordum. Evet kabul ediyorum zor zamanlardı ve belki bunları okuyan insanlar “off neler yaşayacağız,  bu kadar mı kötü?” diyeceklerdir ama bu yazdıklarım başınıza gelebilecek olan şeyler. Benim yaşadığım sıkıntıları belki de siz yaşamayacaksınız, işte o zaman çok şanslısınız demektir, o zaman bunları okuyup “ohhh daha kötüleri varmış diyebilirsiniz fena mı? :)

30. haftadaki doktor kontrolümüzde artık yavaş yavaş doğum zamanı ve şekli hakkında konuşmaya başlamıştık. Ne olur ne olmaz diye, erken doğum riskine karşı bebeklerin ciğerlerinin gelişmesi için iğne oldum. en baştan beri ne kadar çok istesem de, ikiz hamilelikte normal doğumun çok riskli olduğunu biliyordum, onun için tercihimi epidural sezeryandan kullanmak istediğimi söyledim doktoruma. Çocuklarımı doğdukları anda görmek istiyordum. 

Son 2 hafta kala artık geceleri uyuyamıyordum, bütün rahatsızlıklarım artık son aşamadaydı, iki adım atınca yoruluyor, belimde, sırtımda dayanılmayacak ağrılarım oluyordu, bir taraftan da Ela ve Can'ın sığmaya çalışmaları beni oldukça zorlamaya başlamıştı. 32+3 de yani 11.11.2013 tarihinde sabah saat 10:00 da tekrar NST'ye bağlanacak çocukların durumuna bakacaktık ki o da ne?!! Doğum sancıları yaşıyormuşum ama hiç farkında değilim. Her zaman ağrı eşiğimin çok yüksek olduğunu biliyordum ama doğum sancısını anlamayacak kadar yüksek olduğunu da bilmiyordum. Sonrasında yapılan kontrolde Can bey doğum kanalına girmiş bile..Yani artık aramıza katılmalarının zamanı gelmişti, ama bir dakika ya ben hazır mıydım kimse bana sormadı :) Tamam önceden epidural dedim ama ya bir şey olursa internetten bir dolu kötü yazı okudum ya başıma gelirse ? Annemi, babamı, kardeşlerimi, en sevdiklerimi aramam gerekiyor, çantam da hazır değil ki, ya oda süsleri!!! daha 3 aylık hamileyken hastanede bir hamile kadın vardı sedyede , yüzünde çok güzel ve anlamlı bir gülümseme ,halinden memnun doğuma, çocuğuna kavuşmaya gidiyordu. Eğer çocuklarım sağlıklıysa ve doğmalarında sakınca yoksa gün ve saat sayıp elimi kolumu sallaya sallaya doğuma gitmek  yerine böylesini istiyordum, normali bana göre değildi zaten tanıyanlar bilir..:) o kadar çok içten istemişim ki  şimdi ise yaşama zamanıydı :) öğleden sonra saat 15:00 de alınmalarına karar verdik.

Kısa sürede herkes toplanmış odada, zamanın gelmesini bekliyorduk. Doktorumuz haftalarını tamamlamak adına kuvöze girebileceklerini söylemişti, hazırlıklıydık. Doğumhaneye indik. Heyecan, korku ve garip duygular yaşıyordum. Epidural için hazırlıklar başladı. İtiraf ediyorum korkuyordum... Ama eşimin de hastanede çalışmasının verdiği avantajla herkesi tanıdığım için bir taraftan da çok rahattım. Doktorumun da aramıza katılmasıyla doğum süreci başlamıştı..Biz kardeşimle konuşup, gülüşürken birden bir ağlama sesi duyduk. Doktorumuz Can'ı gösterdiğinde bu sefer ağlama sırası bizdeydi. 1 dakika sonra da Ela geldi dünyamıza, ikisi de aynı kiloda, 1.980 gr. doğdular. Burada da terazi burcumun özelliği olan adaletimi göstermiş, bebeklerimi  gramı gramına aynı kiloda doğurmuştum:) Can gayet iyiydi ama Ela’nın küçük bir solunum problemi vardı. Can'ımız 12 gün, Ela'mız 15 gün kuvözde kaldılar ama binlerce kez  şükür sağlıklılardı.

Bu yazımı okuyanlara yaşadıklarım korkunç gelebilir, ama inanın yaşadığım her kötü an'a değecek, hatta yine olsa hiç düşünmeden yaşarım dedirten bir duygu yaşıyorum. Ne mutlu bana ki Ela'm ve Can'ım var artık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder