Çoğu kız çocuğuna
“Büyüyünce ne olacaksın” diye sorduklarında; “Anne olacağım” diye cevap verir.
Annelik kız çocuklarında doğuştan vardır ve onlar için büyüyünce gerçekleşmesi
hayal edilen, kalpten gelen bir dilektir. Ben de aynen böyle bir kız çocuğuyken,
evciliklerimi çocuklarımın üzerine kurar, babama da hayatımdaki tek erkek
olarak oyuncak bebeklerimin ya babaları ya da dedeleri olarak hayali oyunumda
rol verirdim. Benim çocukluğumda televizyon hayatımızda bu kadar yoktu ve hayal
gücümüzün ürünü olan oyunlar oynanır, mahalle arkadaşları edinilir, bizden size
kim düşerler ki ben bayağı kötü düşmüştüm hala bacağımda izi vardır, yakar
toplar, seksekler oynanırdı. Böyle hayal gücümü ve mahalle oyunlarıyla sosyalleşmemi
geliştiren çocukluğumda ise benim de en büyük hayalim büyüyünce anne olmaktı.
Ben de her çocuk
gibi büyüdüm ve 8 sene sonra tekrar karşılaştığım eşime aşık olarak evlendim.
Evliliğimizin 2.senesinde, Mart ayında ise ailemize, kalbimize, hayatımıza yeni
bir bireyin, kız bebeğimizin katılacağını öğrendik. Sonunda çocukluk hayallerim
gerçek oluyordu. Benim, bizim olan bir bebeğimiz olacaktı. Güzel geçen
hamilelik dönemimden sonra hamileliğimin 39.haftasında kızımızı, Ada’mızı,
hayatımın anlamını kucağıma aldım. Hani derler ya, ilk görüşte aşk vardır diye...
Ben de ilk görüşte aşkla o koca gözlere bağlandım. İlk gördüğüm zaman
ağlıyordu. Yanıma getirdikleri zaman ise benim kokumla o sustu, ben ağlamaya
başladım. Sadece göz göze bakıştık. İçimden bir şeyler akıyor, kalbim yerinden
çıkacakmış gibi çarpıyordu. Benim bebeğimdi, benim hayatımı adayacağım, asla
kopamayacağım, hep önünde arkasında, yanında olacağım, kaç yaşında olursa olsun
bebeğim olacak kızımdı. İşte o zaman anladım, ben anne olmuştum...Bu minik sarı
kız benim hayattaki en güzel sıfatla ödüllendirmişti “Annelik”...
Peki annelik biz
kadınların hayatında neler değiştiriyor? Anne olunca diğer çocukların da annesi
gibi oluyorsunuz, diğer bütün çocukları bağrınıza basmak geçiyor içinizden. Bir
çocuğun göz yaşlarını kahkahaya çevirmek için kendinizi bilmediğiniz akrobatik
hareketleri yaparken buluyorsunuz.
Çocuğunuzu uyumadan biraz olsun görmek için işten çıkıp yüksek
topuklarınızla evinizin sokağında eve doğru koşabiliyorsunuz. Asla beceremem
dediğiniz her şeyi o istediği için en azından bir kere yapmayı
deneyebiliyorsunuz. Kucağınızda uyuya kalınca onu uyandırmadan el ve ayak
parmaklarınızı ne kadar çok işi halletmek için kullandığınıza şaşırıyorsunuz.
Onu eğlendirmek için uydurduğunuz o günün anlam ve önemine uygun çocuk
şarkılarını nasıl kolay bulduğunuza inanamıyorsunuz. Kucağınıza atlayan,
kafasını göğsünüze koyunca sakinleşen, size “Anne” diyen minik kuzunun annesi
olduğunuz için daha fazla şükretmeyi öğreniyorsunuz. Onun doğumundan itibaren endişe hastalığına
tutulmuş gibi hissediyorsunuz. Her ters hareketinde, kalbinizin ona bir şey
olacak diye hep ağzınızda atmasına alışıyorsunuz. Artık uyusa da biraz
dinlensem deseniz bile, uyuduğunda özlemeye ve odasına gidip saat başı kokusunu
koklamaya başlıyorsunuz. En önemlisi de
bir kadın olarak başınıza gelebilecek en güzel şeyin annelik olduğunu kalbinizde
hissediyorsunuz. Kalbinizi titretmesi için ilk doğduğu andaki ilk bakışmanız
gibi, sizinle bir kere göz göze gelmesi yetiyor. Gözleri gözlerinizde adeta
haykırmak istiyorsunuz; “İyi ki senin annenim”...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder