4 Şubat 2015 Çarşamba

Parents Dergisi Ocak Sayısı Yazım: İyi ki Senin Annenim



Çoğu kız çocuğuna “Büyüyünce ne olacaksın” diye sorduklarında; “Anne olacağım” diye cevap verir. Annelik kız çocuklarında doğuştan vardır ve onlar için büyüyünce gerçekleşmesi hayal edilen, kalpten gelen bir dilektir. Ben de aynen böyle bir kız çocuğuyken, evciliklerimi çocuklarımın üzerine kurar, babama da hayatımdaki tek erkek olarak oyuncak bebeklerimin ya babaları ya da dedeleri olarak hayali oyunumda rol verirdim. Benim çocukluğumda televizyon hayatımızda bu kadar yoktu ve hayal gücümüzün ürünü olan oyunlar oynanır, mahalle arkadaşları edinilir, bizden size kim düşerler ki ben bayağı kötü düşmüştüm hala bacağımda izi vardır, yakar toplar, seksekler oynanırdı. Böyle hayal gücümü ve mahalle oyunlarıyla sosyalleşmemi geliştiren çocukluğumda ise benim de en büyük hayalim büyüyünce anne olmaktı.

Ben de her çocuk gibi büyüdüm ve 8 sene sonra tekrar karşılaştığım eşime aşık olarak evlendim. Evliliğimizin 2.senesinde, Mart ayında ise ailemize, kalbimize, hayatımıza yeni bir bireyin, kız bebeğimizin katılacağını öğrendik. Sonunda çocukluk hayallerim gerçek oluyordu. Benim, bizim olan bir bebeğimiz olacaktı. Güzel geçen hamilelik dönemimden sonra hamileliğimin 39.haftasında kızımızı, Ada’mızı, hayatımın anlamını kucağıma aldım. Hani derler ya, ilk görüşte aşk vardır diye... Ben de ilk görüşte aşkla o koca gözlere bağlandım. İlk gördüğüm zaman ağlıyordu. Yanıma getirdikleri zaman ise benim kokumla o sustu, ben ağlamaya başladım. Sadece göz göze bakıştık. İçimden bir şeyler akıyor, kalbim yerinden çıkacakmış gibi çarpıyordu. Benim bebeğimdi, benim hayatımı adayacağım, asla kopamayacağım, hep önünde arkasında, yanında olacağım, kaç yaşında olursa olsun bebeğim olacak kızımdı. İşte o zaman anladım, ben anne olmuştum...Bu minik sarı kız benim hayattaki en güzel sıfatla ödüllendirmişti “Annelik”...

Peki annelik biz kadınların hayatında neler değiştiriyor? Anne olunca diğer çocukların da annesi gibi oluyorsunuz, diğer bütün çocukları bağrınıza basmak geçiyor içinizden. Bir çocuğun göz yaşlarını kahkahaya çevirmek için kendinizi bilmediğiniz akrobatik hareketleri yaparken buluyorsunuz.  Çocuğunuzu uyumadan biraz olsun görmek için işten çıkıp yüksek topuklarınızla evinizin sokağında eve doğru koşabiliyorsunuz. Asla beceremem dediğiniz her şeyi o istediği için en azından bir kere yapmayı deneyebiliyorsunuz. Kucağınızda uyuya kalınca onu uyandırmadan el ve ayak parmaklarınızı ne kadar çok işi halletmek için kullandığınıza şaşırıyorsunuz. Onu eğlendirmek için uydurduğunuz o günün anlam ve önemine uygun çocuk şarkılarını nasıl kolay bulduğunuza inanamıyorsunuz. Kucağınıza atlayan, kafasını göğsünüze koyunca sakinleşen, size “Anne” diyen minik kuzunun annesi olduğunuz için daha fazla şükretmeyi öğreniyorsunuz.  Onun doğumundan itibaren endişe hastalığına tutulmuş gibi hissediyorsunuz. Her ters hareketinde, kalbinizin ona bir şey olacak diye hep ağzınızda atmasına alışıyorsunuz. Artık uyusa da biraz dinlensem deseniz bile, uyuduğunda özlemeye ve odasına gidip saat başı kokusunu koklamaya başlıyorsunuz.  En önemlisi de bir kadın olarak başınıza gelebilecek en güzel şeyin annelik olduğunu kalbinizde hissediyorsunuz. Kalbinizi titretmesi için ilk doğduğu andaki ilk bakışmanız gibi, sizinle bir kere göz göze gelmesi yetiyor. Gözleri gözlerinizde adeta haykırmak istiyorsunuz; “İyi ki senin annenim”...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder